Şimdi
dönüp geçmişe bakınca,90’lı yılların ortasında belki de ülkenin en iyi tribünü
Galatasaray tribünleriydi. Şöhreti ülke sınırlarını aşmış Avrupalıların
“Cehennem” ismini verdiği ve bu ismi sonuna kadar hak eden bir atmosfer
yaratılmıştı Ali Sami Yen tribünlerinde. Kapalı tribünde daha kombine denen
illet yokken, saatler öncesinden Kapalının ortasından yer kapmak için kuyruğa
girildiği, neredeyse bütün kapalının susmadan bağırdığı zamanlardı… Tribünün
her yerinden bestelerin yükseldiği, sahada ne olup bittiğini gören, anlık
tepkiler veren, maç çeviren maç alan bir tribün vardı…
Önce
kombine geldi, Kapalının yarısını aldı götürdü, daha sonra, tribünün bel kemiği
olan semtler, arkadaş grupları tribüne küstü/küstürüldü, kalan semtler
birbirine düşman oldu, o yıllarda çok övündüğümüz abi-kardeş ortamı bozuldu,
sevgi yerini nefrete bıraktı. Kombine ile birlikte gerileyen tribünlere nefes
aldıran Kadıköylü Aslanlar ortaya çıktı, bandosuyla, tek tip parçalı
formalarıyla tribüne renk ve heyecan getirdiler ama… Ama’sını hepiniz biliyorsunuz, başlarına neler
geldiğini, tribünden nasıl arkalarına teneke bağlanarak uzaklaştırıldıklarını…
En
uzak deplasmanlara dahi +10 otobüs gidilirdi bir zamanlar; yeni yeni deplasmana
gitmeye başlayan maksimum 3 otobüste kendine yer bulmaya çalışan genç
kardeşlerimize garip geliyordur bu rakamlar.
Fatih
Terim ile başlayan ve 2000’de UEFA kupasına uzanan Galatasaray’ın altın
döneminde tribünler takımın başarısına ters orantılı olarak sürekli aşağıya
doğru gitti. Artan bilet ve kombine fiyatları, Galatasaray’ın bir moda akımı
gibi tüm ülkeyi sarması maça gelen kitlenin yapısında büyük bir değişiklik
olmasına neden oldu. Derken 2001’de ultrAslan ortaya çıktı. Taksim Ceylan
Otel’de yapılan toplantıyla birlikte, her geçen gün eriyen Galatasaray
tribünlerinin üstüne adeta bir güneş gibi doğdu ultrAslan. Rahmetli Alpaslan
Dikmen’in koordinatörlüğünde “Tayfa” ile diğer Galatasaray tribüncüleri ortak
bir noktada buluştu “Her Galatasaraylı ultrAslan’dır” mottosuyla herkesi kucaklamak amacındaydı ve
öyle de oldu. Yayınladığı manifestosuyla “ultras” akımını Türk tribünleriyle
tanıştırdı ultrAslan. Maçlara gelen gelmeyen tüm taraftarlar ultrAslan için,
Galatasaray için bir şeyler yapabilmek için adeta çıldırıyorlardı.
ultrAslan
isminin altında “Yürüyedur” grubu Kapalıda öne çıkmış, ultrAslan Üni ile
üniversitelere girilmiş, pırıl pırıl gençler Galatasaray tribünlerine
kazandırılmıştı. Öyle ki Üni, kurucu ekibinin büyük gayretiyle Eski Açığa geçip,
yıllardır bomboş olan, Yeni Açık biletleri bitince insanların istemeye istemeye
gittiği bu tribünü canlandırmış, biletleri ilk biten tribün haline getirmişti.
Eski Açık birçok maçta sazı eline alıp Kapalı ile yarışır hale gelmişti.
İstanbul
içi deplasmanlarda dahi kendine ayrılan yeri dolduramayan, Ali Sami Yen’de
deplasman taraftarı karşısında ezilen tribünlerimiz için yeniden var olma
savaşı başlamıştı. İnanılmaz bir sinerji oluşmuştu, Kadıköy’de 4-4 biten kupa maçına toplu gidiş,
2500 kişilik deplasman tribününde salkım saçak belki de 5000 kişi, ASY’de ki
Deportivo ve Milan maçları derken rüzgarı arkasına almış, ayağa kalkmış bir
Galatasaray tribünü ortaya çıkmıştı.
Derken 2002’de tüm ülkede organize şekilde
deplasmana gidilmesi yasaklandı. Bu yasağa çok sert tepki koydu ultrAslan, hatta
bütün ülkede bu yasağa direnen tek tribün oldu diyebiliriz. Sezonun açılış
maçında Bursasporlu taraftarlar Eski Açığa alındı, Basketbol’da “Alagaş
baskını” yapıldı, 6 Kasım 2002’de organize olarak Fenerbahçe stadın da Telsim
tribününden binlerce bilet alındı ve Numaralı tribünde zorla deplasman tribünü
açtırdı ancak bu maçta yaşanan olaylar ve sonrasında Emniyetin
tribün
gruplarını bitirmek adına giriştiği gözaltı operasyonları gerek ultrAslan’a
gerekse de diğer İstanbul tribünlerine büyük darbe vurdu. Yukarıda
bahsettiğimiz “diğer Galatasaray tribüncüleri” bu operasyon sonucunda
tribünlerden uzaklaşmak zorunda kaldılar ve Galatasaray tribünleri yeniden
duraklama ve gerileme dönemine girdi.
Rahmetli
Özhan Canaydın zamanında 1 senelik Olimpiyat sürgünü Yürüyedur’un imzasını
taşıyan koreografilere rağmen acı bir deneyim oldu tribünlerimiz adına.
Alpaslan Dikmen’in yoğun çabalarıyla tüm
Türkiye’de hatta Avrupa’da müthiş bir yapı ortaya çıkmıştı. Yeni alt gruplar ve
Üni, ultrAslan’ı ayakta tutuyor derken Yürüyedur, Tayfa ile fikir ve eylem
ayrılığına düştü ve Fatih Akyel olayı patladı Akçaabat Sebat maçında,
Yürüyedur’un tribünden uzaklaştırması adına bardağı taşıran son damla oldu bu
olay. Bu dönemde ortaya çıkan yeni alt gruplar ve Üni tribünün yükünü çekmeye
başlamıştı, Alpaslan Dikmen’in yoğun çabalarına rağmen Galatasaray
tribünlerinde sevgisizlik tekrardan baş göstermeye başlıyordu. Deplasman
yolculuklarına semtten olmayanların alınmaması, en yakın deplasmanlara dahi 2-3
otobüsten fazla gidilememesi, Hagi gibi bir efsaneye yapılanlar ultrAslan’ı paraşütsüz düşüşe geçirdi.
ultrAslan olmak için çırpınan insanlar ultrAslan’dan nefret eder hale geldi.
ultrAslan
Üni kurucuları ve alt grupların tüm iyi niyetli çabaları, yaptıkları
koreografiler, kalbi durmuş hastaya elektro şok yapsa da 27 Eylül 2008 günü
Alpaslan Dikmen’in aramızdan ayrılmasıyla birlikte ultrAslan’da bitkisel hayata
girdi. Alpaslan Dikmen o kadar çok şey yapıyordu ki yerine gelen kimse onun
boşluğunu dolduramadı. Alt grupları ultrAslan’a bağlayan bu köprü yıkılınca,
pankartlardaki imza dayatması deplasmana ayrı gitmeyin baskısı bu Galatasaray
sevdalısı kişileri bıktırdı ve kendilerini fesh ettiler.
Kurulduğu
yıllarda gıpta ile bakılan, bütün stadın “oley ultrAslan” sesleriyle inlediği
günlerin çok uzağında bir ultrAslan ile karşı karşıyayız.
Deplasman
yasağına tek başına direnen bir tribünden, Bugün deplasman yasağına hiç tepki
vermeyen, işin kolayına kaçmayı tercih edip Florya’dan takım uğurlayan,
sayfasında hala duran “ultras” manifestosuna ihanet eden, bu manifestoyu
“endüstriyel futbol düzenine uygun bir şekilde yenilemek” gerektiğini düşünen
ve tabandan gelen sese kulak tıkayan Genel Koordinatörüyle, emniyet ile içli
dışlı, yayınladığı bildiriyle taraftarlarını darp eden polise teşekkür eden bir
yapı var.
Düzelir
mi, yeniden ayağa kalkar mı? Bilinmez…